“Tek bir sözcük fazla değil, tek bir sözcük yanlış yerde kullanılmamış.”
Neue Zürcher Zeitung
Judith Hermann, aşkın ve korkunun pençesinde gerçek hayatı ıskalayan, yaşama dair planlarının sonuçsuz kalışına kederden çok melankolik bir ruh haliyle katlanan insanların duygularını yoğun atmosferli bir anlatımla, özgüvenli bir dille sunuyor okura.
Hikâyelerinin üzerine sanki bir sakinlik serilmiştir, bazen neredeyse hareketsiz görünürler, ama gergin bir durgunluktur bu – sıcak, nemli bir yaz gününde, fırtına patlamasından hemen önceki dakikalar gibi. Karakterleri de garip bir şekilde uyurgezer gibidir. Sokaklarda dans edebilirler, flört edebilirler ya da kendilerine zarar verebilirler – yine de kendi yaşamlarının içinden edilgence, neredeyse tembelce kayarlar sanki, görünüşte her şeyi olduğu gibi kabul eder, hiçbir şeyi sorgulamazlar. Kendilerini gözlemler, tepkilerini ve duygularını saptarlar, ancak bunları açıklayamadıkları bellidir.
Yayımlandığı yıl Almanya’da bütün eleştirmenlerin büyük övgüleriyle karşılanan Yaz Evi, Daha Sonra, çağdaş öykücülüğe farklı bir pencere açmıştı.