Paradigma Yayıncılık
Türkiye’de felsefe ve sosyal-bilimler düzlemine, nev-i şahsına münhasır katkılarıyla temayüz etmiş bir
yayınevi olan Paradigma, gerek ismiyle, gerek yayın çizgisiyle ve gerekse kurucularının öncü akademik
kimliğiyle çığır açmış bir yayınevi olarak tanınmaktadır.
Paradigma Yayınevi, ülkemizin yetiştirdiği saygın iki akademisyen olan Hüsamettin Arslan ve merhum
Ahmet Cevizci’nin insan varoluşunu anlama yolunda düşünme arayışlarının, entelektüel çaba ve
gayretlerinin, daha sistematik bir şekilde yol almak, yapılan çalışmaların daha geniş kesime hitap
etmesi ve ülkemizdeki entelektüel çalışmalara katkı sağlamak için 90’lı yılların ortalarında
kurulmuştur.
Paradigma Yayınları, H. Arslan’ın kavramsal titizliğe önem veren tercümeleriyle, Ahmet Cevizci’nin
başta felsefe sözlüğü olmak üzere telif eserleriyle, Türkiye entelektüel ve akademik dünyasına büyük
bir soluk kazandırdı.
İsmiyle ve yayınları arasından çıkan Epistemik Cemaat kitabının adıyla, daha ilk elden sosyal-bilimlere
ne türden bir katkı sağladığını açık eden yayınevi, yayınladığı kitaplarla sadece bir neşriyatın ismi
olmamış, başta üniversite öğrencileri olmak üzere genç bir akademisyenler kuşağının yetişmesine
müzahir bir okul mesabesinde olmuştur. Özellikle Türk entelektüel camiasına, cari olan Ortodoks
bilim anlayışına karşıt başka türden alternatifler sunma imkânını hazırlamıştır.
Kuhn’un paradigma kavramını sadece lafzen benimsemeyen, onun gönderimlerinden de ilham alan
yayınevi; fenden, pozitivist bilimden başka bir mürşit ittihaz etmeyen Ortodoks bilim söyleminden, sol
ve Marksist bilim telakkilerinden de bir kopuşu temsil etmektedir. Gerçekliği ya sırf maddi ve
ekonomik temele ya da deneyimsel rasyonaliteye indirgeyen bu söylemlerin aksine Paradigma
Yayınevi, Batı’nın seçkin metinleriyle Türk entelektüel ve akademik dünyasına ihmal edilemeyecek bir
derinlik kazandırmayı başarmıştır.
Hüsamettin Arslan’ın, artık bir darb-ı mesel haline gelmiş Epistemik Cemaat kitabının ismi, okuyucuyu
Foucault’un “episteme”lerine yönlendirerek, ülkemizde Kant’ın Kopernik devrimine benzer mini bir
devrim yapmıştır. Tıpkı Foucaultcu epistemelerin imlediği gibi, nesnel, tarafsız, evrensel ve gerçek
kesin bilgiye ulaşılabileceğini yadsıyan yayınevi, iktidar-bilgi ilişkilerini de açık eden bir vazifeyi ifa
etmiştir.
Dayandığı ideolojinin mahiyeti gereği, Türkiye’nin kültürel yapısıyla ve geçmişiyle de ilgisi kopararak,
hem Türkçeyi kısırlaştıran, hem ülkenin ilmi düzlemini çoraklaştıran ve tek-tip bir eğitim sistemini
dayatan, böylece de bilgi-iktidar ilişkilerinin üzerini örten mezkûr bilimsel söylem karşısında,
Paradigma Yayınevi çölde bir vaha sadedinde olmuştur. Yayınevi, katı bir bilimsel nesnelliğe dayalı bu
özcü bilim anlayışının naifliğine karşıt olarak, Türkçenin imkânlarının açığa çıkmasına ve düşünsel
noktada kavramsal bütünlüğün oluşmasına katkıda bulunmuştur.
Paradigma ve episteme kavramlarının Türkiye’de bir yayınevinin ana kurucu kavramları olarak istimal
edilmeleri sosyal bilimlerde ve akademik sahada nasıl bir ufuk açabileceğinin de işareti
konumundadır. Paradigma Yayınevi’nin bilgiyi, mücavir olan bilim anlayışının aksine, insani
tecrübeleri dışlanmadan, küçümsenmeden ve yine herhangi birine kategorik bir öncelik tanımadan
çoğulcu bir şekilde sunduğu söylenebilir.
Paradigma Yayınları Türkiye’deki ilerlemeci, pozitivist ve hakiki mürşit bilimi-fenni kabul eden
telakkiyi (paradigmayı) gerileterek bu ana bilimsel söyleme daha çok duygusal, tepkisel ve düzensiz
eleştiriler getiren muhalif görüşlere, büyük bir derinlik ve sistemli bir eleştirinin önünü açmakla
birlikte öte taraftan da yüksek seviyeli bir düşünceye de ufuk açtı.