M.Ö. 3200’lü yıllarda Sümerliler tarafından yazının keşfedilmesi ile yazı tarih boyu evreler geçirerek gelişecek ve birden çok bilginin uzun bir halde sunulmasını sağlayacak, bugün kitap dediğimiz kavramı karşımıza çıkaracaktır. M.Ö. 3300’lü tarihlere geldiğimizde artık bir çeşit kağıt olan papirüsü görmeye başlıyoruz. Mısırlılar tarafından icat edilmiş olan papirüs, etkisini M.S. 11. yüzyıla kadar sürdürmüştür.
Modern kitabın ortaya çıkmasını sağlayan kağıt, Çin’de M.S. 1.yüzyılda keşfedilmişti. Çinliler bahsettiğimiz üzere ilk başta ağaç kabuklarından sonra ise oldukça pahalı bir yöntem olan ipekten yararlanmışlardı. Çin’de kağıdın bulunuşu ile bu zorluklar ortadan kalkacak ve yazı yazma işlemi hem çok daha kolay hem de çok daha ucuz olacaktı. Çinliler kağıdı çok çeşitli alanlarda kullanıyorlardı.
Papirüs rulodan pahalıydı. Papirüsün Mısır'dan arabalarla taşınması gerekiyordu. Derileri parşömene dönüştürmek de belli bir beceri gerektiren zaman alıcı bir iş idi. Yazma daha yaygın hale geldikçe, daha ucuz bir seçenek, okul öğrencilerinin not tutabilecekleri ve kompozisyon yazabilecekleri türde bir araç ihtiyacı arttı. Bu ihtiyaç yeni yazma aygıtı olan balmumu tabletin geliştirilmesini hızlandırdı.
Bu tablet basit bir ahşap çerçevenin içine oturtulan ince bir mum katmanından ibaretti. Harfler muma yeni bir tür yazma aracı ile, yazmak için kullanılan sivri ucunun yanı sıra, muma yazılanları temizlemek için kullanılan bir kör uca da sahip kalemle yazılmaya başlandı. Sözcükler kolaylıkla silinebildiği için, öğrenciler ve diğer yazarlar bunları tekrar tekrar kullanabiliyordu. Böylesi, rulolardan çok daha ucuza geliyordu. Çok gelişmiş bir araç olmamasına karşın, mum tablet okumayı ve yazmayı ve uzmanlık isteyen, resmi bir maharet olmaktan çıkardı ve onu günlük aktivitenin bir parçası kıldı.
Mum tablet bir başka nedenden dolayı daha önemliydi. Antik çağdakiler uzun bir metni depolama ve dağıtmanın pahalı olmayan bir yolu buldu. Birkaç mum tableti bir deri ya da kumaş şerit ile birbirine bağlamaya başladılar. Bu bağlı tabletler, en başından beri popüler olmuştu; asıl önemlisi, bu teknik, milattan kısa süre sonra, ilk gerçek kitabı oluşturmak için bir çift katlı deri dikdörtgen kapak arasına birkaç parşömen sayfayı diken, anonim bir Romalı ustaya ilham kaynağı oldu.
Ciltli kitaba ya da el yazması kitaba geçiş için birkaç asır daha gerekecek olsa da, bir katip el yazma sayfanın iki yüzüne de yazabildiği için, kitap, tek taraflı rulodan çok daha az papirüs veya parşömen kullanılmasına imkan sağlıyordu.
Buna bağlı olarak da maliyet önemli ölçüde düşüyordu. Üstelik kitaplar küçülüyor, böylelikle taşınması ve gizlenmesi kolaylaşıyordu. Bu yöntem kısa sürede erken dönem Kitab-ı Mukaddes nüshaları ve diğer eserlerin yayınlanmasında tercih edilen format oldu. Kitapların içinde araştırma yapılması da kolaylaşmıştı. Belli bir pasajı aramak için uzun bir metin rulosunu açmaya gerek kalmamıştı. Arama, basitçe bir dizi sayfayı öne veya arkaya doğru açarak yapılabiliyordu.