...içim bomboş olmalı, huzurlu ve bomboş olmalı ki içim işte o zaman dışarının ışığı içimde parlayabilir, zira ne zaman ki içim huzurlu ve bomboş olur o zaman ışık içimde parlamaya başlayabilir, huzurlu ve bomboş olmalı içim, itiş kakıştan vazgeçmeliyim, sakinleşmeliyim, yalnızca içimde parlayacak ışıktan ibaret olmalıyım, hiçbir şey arzu etmeyen bir ışık olmalıyım, Stakland’daki Kvekar Cemaat Evi’nde, hiç konuşmayan insanların oturduğu daire şeklinde yerleştirilmiş sandalyelerden birinde, sandalyemde oturmalıyım, orada babamın yanında oturmalıyım, ışıkta oturan Kvekar Cemaatine mensup diğer insanların arasında, gayet sakin ve gözü kapalı oturmalıyım, içimde bir uçtan bir uca koşturan kargaşa, o itiş kakış önce bir çizgi üzerinde düzene girecek, sonra o çizgiler kaybolacak ve içim boşalacak, arınacak, huzur bulacağım, görülebilecek ve düşünülebilecek her şeyden temizlenmiş olacak içim, orada Stakland’ taki o küçük Kvekar Cemaat Evi’nde evde öylesine oturacağım, bomboş, sakin, oturacağım orada, hiçbir konuda fikir sahibi olmadan, dünyanın tamamen dışında, içimde ışığı, o gökyüzünde, bulutlarda görülen ışığı taşıyarak, gördüğüm, resmini yapabildiğim ve benden başka kimsenin resmedemediği ışık, bu ışık içimde olacak ve ben o sandalyede oturacağım babamın yanında...
JON FOSSE
Fosse, Avrupa’nın en büyük yazarlarından.” Karl Ove Knausgaard
“Fosse ilginç ve gizemli sayılabilecek bu romanında bir sanatçının yalnızlığı ve kaderi ve kendi kendini takibini konu ediniyor. Sosyal dünyanın sisler altına kaldığı, derin ve varoluşçu bir anlatı.” Hari Kunzru
“Büyük bir sezgisellik ve yetenekle hayatın hayaletlerinden oluşan bir aynalar diyarına yolculuk. Yalnızlık ve kasvet bir arada.”
Bryan Karetnyk
“Fosse boşuna Ibsen ve Beckett ile kıyaslanmıyor. Esasında onlardan daha fazlası; şiirsel yalınlıkta onların ötesine geçiyor.” New York Times
“Jon Fosse, tamamen kendine ait bir edebiyat alemi oluşturdu.”
Nordic Council Literary Prize