Özel mülkiyetin hâkim oldugu toplumlarda "çalisma" kati bir "zorunluluk" kapsaminda gerçeklesir. Kapitalizm, çalisanlarin bedenini oldugu kadar zamanlarini da satin almistir. Oysa insanin çalismamak, yasamini sürgit kilmak için zahmete girmemek gibi bir içgüdüsü vardir; bu içgüdünün adi "tembellik"tir. Tembellik, çalismanin kutsallastirildigi toplumlarda hakir görülür, asagilanir. Tembellik Hakki, çalismanin sarsilmaz bir deger haline getirildigi toplumlarin elestirisini sunuyor; tembelligin bir basibosluk yahut aylaklik olmadigini öne sürerken, ütopik özleminin odagina özgürlügü koyuyor: Insanligin kadim özlemi olarak zorunluluklarin alt edildigi, insanin kendini tekrar buldugu, özel mülkiyet hapishanesinin duvarlarinin yikildigi, devletin ve diger baski araçlarinin ortadan kalktigi bir toplumsal ve bireysel varolusa isaret ediyor... Karl Marx'in damadi Paul Lafargue'in kaleme aldigi Tembellik Hakki, Komünist Manifesto yahut Kapital gibi kendi alaninda klasik haline gelen metinlere benzer bir sekilde, yayimlandigi tarihten bu yana hâlâ büyük bir ilgiyle okunuyor.(Tanitim Bülteninden)