Her yıl ayrı bir sorun alanına odaklanan “Sosyal Hizmet(ler)i Yeniden Düşünmek” konferansları kapsamında 2019 yılında, sosyal hizmetlerin giderek daha yoğun biçimde piyasaya ve aileye devredilmesi eğilimlerini ele almaya çalıştık. Türkiye açısından bu bağlamda özellikle aile önemli bir konumda ve iktidardakilerin hiç dillerinden düşürmedikleri bir kavram. Türkiye’de sosyal politikalar öteden beri, sosyal hizmetlerin klasik tanımlı aileyi güçlendirmesine odaklanmıştır. Kadınların annelik rolünü vurgulaması, kadın emeğini yeniden üretimle sınırlamak istemesi ve kurumsal yapılar arasında özellikle aile kurumunu ön plana çıkartması nedeniyle “ailecilik” diye tanımlayabileceğimiz bu politika yaklaşımı, son 20 yılda giderek güçlenmiştir. Bu aileci yaklaşım, kurumsal bir sosyal hizmet yapılanması yerine sosyal hizmet sorumluluğunu aileye ve dolayısıyla kadınlara yükleyen bir nitelik taşımaktadır. Oysa sosyal hizmetlerin “ailevileştirilmesi” tüm toplum için çok önemli riskler taşımakta. Bu çalışmadaki farklı sorun alanlarına odaklanan metinlerde, hem sosyal hizmet sunucuları hem de yararlanıcıları açısından bu risklere ve sorunlara dikkat çekiliyor.