Kısa sürede kendi hayran kitlesini yaratarak bir “kült roman”a dönüşen Parfümün Dansı’nın yazarı Tom Robbins’ten bilge bir roman daha: Dur Bir Mola Ver.
Yazar bu romanda, insanın mutlu olamamasını doğadan kopmasına, kazanma hırsı, kaybetme kaygısı ve ölüm korkusu gibi “doğadışı” gerginlikler edinmesine bağlıyor. Ve bütün bunlara neden olan, ekonomiyi sağlıktan, sevgiden, hakikatten, güzellik ve seksten üstün tutan modern medeniyeti suçluyor. Emir, sansür, ödül ve ceza ile sistemi ayakta tutan politikacıların, askerlerin ve din adamlarının doğadan, dolayısıyla hayattan korktuklarını belirtiyor. Özgür ve neşeli bir hayat yerine “istikrar”ı amaçlayan bir hayata maruz kalmamızda dinin rolünü deşiyor. En istikrarlı toplumların polis devletleri olduğunu, doğanın ve hayatın istikrarlı olmadığını, istikrarın doğal olmadığını vurgulayarak dinin Cennet ödülü ve Cehennem cezası ile istikrarı sağlamaya çalıştığına dikkat çekiyor.
Çingene ruhlu Amanda ile davulcu ve heykeltıraş Ziller başka bir hayat yaşamaya karar verir. Yol kenarında bin bir çeşit insanın uğrayıp mola verdiği, sosis ve sebze/meyve suyu satılan, bale kıyafeti giymiş pirelerin gösteri yaptığı, çeçesineği ve zehirsiz yılanların sergilendiği bir dinlenme tesisi açarlar. “Ölüm korkusu köleliğin başlangıcıdır” diyen, hayatta aslolanın “üslup” olduğuna inanan renkli ve şehvetli Amanda, “şeytanın meyvesi” mantarlara, böceklere ve çiçeklere karışır... Bütün yolculuklarını kaynağa doğru yapan, yaratılıştaki ritimle müzikteki ritmi bağdaştıran Ziller ise yabani, yarı çıplak, sessizce ortalıkta dolanır... Tarihi Batı kültüründen çok daha eski olan Hint, Tibet, Afrika kültürleri ile pagan dünyayı hatırlayarak yaşarlar...
Kaybetmekten ve kazanmaktan öte bir hayat arayanlara...