Ideal bir kadin olma, es olma, anne olma sürecinin modern öznede yarattigi sarsici dönüsümler anlatiliyor Deniz Feneri'inde. Romanin esas karakterlerinden biri olan Bayan Ramsay, özellikle gündelik hayatin kabûsvari akisi içinde bu üç ideali de esanli olarak sürdürmekle yükümlüdür. Idealin sart kostugu canlilik, içtenlik, sevecenlik, tutumluluk, üretkenlik, besleyicilik gibi haller hayat tüketicidir aslinda. Ama Virginia Woolf, estetik ve politik temsil düzleminde bu tüketici nitelikleri tersine çevirir ve her durumda hayatin olumlanmasindan, dönüstürülerek devam ettirilmesinden yana atar zarini. Yirminci yüzyilin bas yapitlarindan olan Deniz Feneri ayni zamanda ütopik bir karaktere de sahip: Dünya karanlik da olsa, acilar ve kasvetler sevinçlerin önüne geçiyor da olsa, "fener" oradadir, isik oradadir; ölüm ve ask geriliminde ibreyi asktan yana büker Woolf, ihtiyatla: Büyük bir tutkuya, yalan olan bir aska dair, kirilan heveslerin içtenlikle anlatildigi bir anda, kendisinin de bu duyguyu bildigini, hissettigini, yasadigini kolayca söyleyebilecekken, o hiç konusmazdi. Hep sessiz kalirdi… Kendini genellikle sessizlikte duyuran ask agrilari, kirilmis tutkular, bir dogup bir ölen ama daimi olan ütopik arzular... Deniz Feneri'nin isik tuttugu insani hallerden sadece bazilari... (Tanitim Bülteninden)