Ben, ben diyorum iki lafın arasında, merdiven dayamışım
büyük okyanuslardan daha büyük bir susuzluğa,
kimlerle göz göze gelmişim, sözler toplamışım o gözlerden
define haritalarındaki okunaksız el yazıları kadar
okunaksızmışım, göbekten bağlanmışım mutsuzluğa.
Ama onlar, solmaya eğilimli parlaklıklarıyla
telaşlar yetiştirmişler sabırlarının arka bahçelerinde,
bakmayı öğrenmişler ölülerin niçin yaşadığına
görmeyi öğretememişler ölülerin niçin yaşadığını,
hep yetim kalmışlar
ölümün hangi rengine akıtsalar göz yaşlarını.