Sezgin Kaymaz kendini özletmisti. Zindankale, bu özlemi giderecek. Sürükleyici anlatimiyla... canli (ve “yerli“!) tipleri, onlarin lezzetli (ve “yerli“!) diyaloglari, zengin gönülleriyle... dogaüstü olaylarin ürpertisine kattigi sicaklikla... bir Sezgin Kaymaz romani! Korkunç bir rüya... Kâbus. Koca koca insanlara yatak islattiran cinsten. Gündüz de zihne yapisan cinsten. Üstelik “dizi-rüya“. Devam ediyor, gelisiyor; gizli kamera gibi geziyor görenin geçmisinde. Rüyanin musallat oldugu insanlar: Kendini bildi bileli dedesiyle yasayan, daginik ve hafif saskin bir sigortaci genç adam...Annesi ve yatalak dayisiyla birlikte yasayan, hisim gibi bir genç kiz... Bir de tuhaf ihtiyarlar meclisi... rüyayi ve rüyanin musallat oldugu çocuklari adim adim takip eden: Bir buzdolapçi, bir saglik kabinci... kocaman, upuzun bir adam... sonra yine o: sigortacinin dedesi... Bütün bunlarin pesinde, sehir boyu kovalamaca oynayan bir gölge ve haylaz bir isik topu. Yau... Sen bi’ dakka...! N’oluyor Allahaskina?(Tanitim Bülteninden)