Zaman akip gidiyor, üstelik bizim onunla olan iliskimiz de giderek zayifliyor. Peki, bunun ne kadar farkindayiz? Bu akisin içerisindeki yerimiz nedir? Hem gündelik yasamimizi hem de sosyal yasamimizi yeniden biçimlendirmede zamanin islevi nedir? Yoksa zamani da mi yogunlugumuzdan ötürü kaybettik? Jean Chesneaux, bu sorularin cevaplarini Ernst Bloch, Hans Jonas, George Orwell, Paul Ricoeur, Martin Heidegger, Walter Benjamin ve Péguy gibi çesitli isimler esliginde bulmaya çalisiyor. Simdinin içine hapsolmus yasantimizi tarihi, felsefi, antropolojik ve siyasi açilardan oldukça detayli bir sekilde inceliyor. Bati toplumlarinin en büyük sorunu haline gelmis olan toplumsal, duygusal bunalimin beraberinde getirdigi zaman bunalimina deginiyor. Zaman bunalimi ayni zamanda anlam bunalimi da. Gelisen teknolojilerin, verimlilik ve kâr odakli beklentilerimizin yasantimiz üzerindeki etkilerini ve geçmis, simdiki zaman ve gelecegin çarpismasi sonucunda simdinin içine sikismamizi sorgularken zamanin sadece kisisel olmadigini, siyasal bir erek oldugunu da belirtiyor. Kopernik devrimi simdiden geçmise dogru gitmemiz gerektigini söylüyor. Bizim ise yapmamiz gereken geçmisten edindigimiz deneyimlerle gelecege daha saglam adimlarla yürümek. Bu baglamda, zamanin hem tutsagi hem de yetimi olmus bizler için zamani yeniden ele geçirmek ve insa etmek mümkün mü? Bireysel varligimizi toplum içindeki varligimizla yeniden nasil baristirabiliriz? Yasam sanatimizi zamanimiza nasil entegre etmeliyiz? Daha nice sorunun cevaplari için bu kitap... (Tanitim Bülteninden)