“Yorgunluk, fiziksel bir darbe gibi onu yiyip bitiren dalgalanmalardan oluşan bir duygu durumu değildi onun için. Yorgunluk, saç tellerinin ucuna kadar hissettiği manevi bir ruh sancısıydı. Göz kapaklarını günlerce, belki de aylarca kapatması ona bir fayda etmeyecekti. Gözlerini kapattığında bir daha açamaması ya da gözlerini bir daha asla kapatmaması gerekiyordu. Jal, gözlerini kapatmayı seçti.”
Öykü Özcan; düşünce dehlizlerinde kaybolan iki gencin, zaman zaman derin içsel sorgulamalara dönüşen sohbetlerini konu alıyor. Varoluşsal sancıların iki farklı bedendeki tezahürleri, Özcan’ın kalemiyle titizlikle işlenilmekte… Oldukça çarpıcı ve düşündürücü!