Kalkınma ve politika dünyasında artık yepyeni bir kuramsal paradigma var. ‘İnsani Gelişmişlik’ ya da ‘Yapabilirlikler Yaklaşımı’ olarak adlandırılan bu model çok basit bir soruyla işe başlar: İnsanlar gerçekte neler yapabilir ve ne olabilirler? Önlerinde ne gibi fırsatlar vardır? İnsan hayatı, doğası gereği, birbiriyle ilintili çok sayıda unsurun bir arada incelenmesini gerektirir, bu nedenle basit gibi görünen bu sorular aslında oldukça karmaşıktır. Zaten modeli cazip kılan özelliklerden biri de bu karmaşıklıktır: insan yaşamının ve insani çabanın kendi karmaşıklığına yanıt verecek donanıma sahip yepyeni bir yaklaşım olması. Her halükârda, modelin sorduğu sorularla insanlar günlük hayatlarında sürekli karşı karşıya kalırlar.
Günümüz dünyası hâkim kalkınma paradigmasının içine hapsolmuş durumda. Bu kalkınma anlayışında insanlar hesaplanabilir hesaplanması gereken birimler, insan yaşamı ekonomik rasyonalizmin bir nesnesi, insanın en temel ihtiyaçları ise üzerinde pazarlık edilebilir şeyler olarak görülüyor. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri de bu paradigmayla koşutluk içerisinde gayri safi yurtiçi hâsıla gibi rakamlara göre belirleniyor; adil bölüşüm, temel ihtiyaçlar, ekonomik ve sosyal adalet, kamusal tartışmanın dışında konumlandırılıp ideolojik olmakla eşleştiriliyor. Martha C. Nussbaum elinizde tuttuğunuz bu kitapta, Yapabilirlik Yaklaşımı adını verdiği ve bir paradigma değişimini esas alan yaklaşımıyla yalnızca insanlar için değil, tüm canlılar için yaşanabilir bir dünya kurabilmenin incelikli arayışını sunuyor.