Hüsrev Bey, yattigi yerden, aciyla seyrediyordu kadini. Buradan, bu evden, kendisinden ayrilmaya hazirlanmasi içini burkuyordu, ansizin gelen bu ask siddetli bir aciyla hissettiriyordu kendisini, kadinin gitmesine engel olmak, gerekirse yalvarmak istiyordu, ilk kez bir insana böylesine baglanmisti. Rosemary'den ayrilmak istemiyordu, burada, bu odada ya da baska bir yerde, baska bir evde ama daima Rosemary'yle birlikte olmak istiyordu. Rosemary gidince, her sey de onunla birlikte gidecekti, geriye büyük bir bosluk kalacakti. O boslugu tasimaya gücü yetmeyecekti. Rosemary'nin bir seyler söylemesini bekliyordu. Onun da ayni üzüntüyü paylastigini söylemesini, yeniden biraz önce yatakta oldugu gibi aglamasini istiyordu. Rosemary, saçlarini tarayip usta hareketlerle ensesinde topuz yapti, ellerinin hareketi Hüsrev Bey'i üzüyordu, o hareketler kendisine yabanciydi, Rosemary'nin saçlarini tarayip topuz yapmasini daha önce hiç görmemisti, kadinda kendisinin tanimadigi en küçük bir harekete, söze, duyguya katlanamiyordu, saçlarini tarayis biçimine bile dayanamiyordu, saçlarini taramasi, sanki yatakta aralarinda kurulan yakinligi, sevgiyi, aski bozuyordu.