Duygularının niteliği aynı akorun parçasıymışçasına uyum içinde titreşip devasa içsel yankılar üreten, şeylerin özüyle kalıcı bir birlik içinde olacak denli hassas bir tabiata sahip olan, acıyı da hazzı da en yoğun şekilde hissetmek ayrıcalığına sahip o az sayıdaki yaratıklardan değil miyiz? Böyle uyumlu yaratıkları her şeyin uyumsuzluk içinde olduğu bir dünyanın orta yerine bırakırsak, korkunç bir biçimde ıstırap çekeceklerdir, tıpkı onları besleyen bir fikre, bir duyguya ya da kendileriyle türdeş birine denk geldiklerinde duyacakları mutluluğun devasa büyüklükte olması gibi...
Balzac, roman kişilerine kendi toplumsal yaradılışlarından kaynaklanmayan ve gerek soyut belirlemeler gerekse özel belirlemeler açısından söz konusu toplumsal yaradılışlarla tam bir uyum göstermeyen şeyler söyletmez, düşündürtmez, hissettirmez, yaptırtmaz. Ama içeriği kesin düşünce ya da duyguların anlatımı söz konusu olduğunda, kendini özel bir sınıfa ait insanların ortalama anlatım olanaklarıyla da sınırlamaz. Toplumsal açıdan kesin olan ve iyice anlaşılmış bulunan içeriği yansıtacak en açık seçik, en kesin anlatımı araştırır ve her zaman da bulur.
Georg Lukács