İki kadın da sahneye itilivermiş ve repliklerini unutmuş oyuncular gibiydi… Ya da savaş alanındaki iki acemi er… Ne yapmaları gerektiğini bilemiyorlardı. Birbirini çok özlemiş eski iki arkadaş gibi de davranabilirlerdi; biri haklı diğeri haksız iki rakip gibi de. Ülkü kendini tartmaya çalışırken içinden de “Böyle düşünmemiştim,” diyordu. Ama hiçbir şekilde düşünmemişti zaten. Öngörüsü olacak bir durum değildi bu, tek bildiği kapının zilini çalmaktı. Sonrasında yaşanacaklar doğaçlama olmak zorundaydı ve bunu bilerek gelmişti.
Yüzleşmeler, yüzleşememeler, açığa çıkan gerçekler, kırgınlıklar... Ülkü, hayatının çizgisini değiştiren iki kişiden çok kendisiyle, geçmişiyle, seçimleriyle yüzleşiyor. Nuray Şenol nahif diliyle bir kadının intikamına yeni bir boyut kazandırarak kurbanların ve faillerin birbirinde erimesini sağlıyor.
Ülkü’nün Dönüşü, okuru, mazinin derinliklerinde birer hayalet gibi dolaşan anıların peşinden koşmaya davet ediyor.