“Almanya’ya geldiğimiz ilk yıllar ya da benim
bozkırda kaldığım ilk yıllar demeliydim belki de.
Babaannemin ağzına emzik niyetine bırakıldığım
yıllar. Hatırıma getirmezsem unutmuş sayılır
mıyım? Geçmişini unutan atlar gibi sağa sola
koşuşturduğum çocukluğum tutar mı ellerimden?
El sallıyorum. Her gidenin arkasından sıram ne
zaman gelecek diye bekliyorum. Bu bekleme hiç
bitmiyor sanki biteviye sürüyor. Babaannemin
gözlük camı kalınlaşıyor, tarlalar bir yıl daha
nadasa bırakılıyor ama bu bekleme bitmiyor.
Bekledikçe içimin küçüldüğünü hissediyorum,
bedenimse yeryüzündeki hacmini artırmak için
çabalayıp duruyor. Nafile bir çaba biliyorum, ben
sona kalacağım.”
Bir ağın içine düştüğünü fark etmeden ölür bazı
balıklar. İnsanlar da böyledir. Fatma İçyer ilk
öykü kitabı Teyzeler ve Maymunlar’da sınırları
ihlal edilmiş yaşamların, içinde bulunduğu ağı
delmeye çalışan balıkların öyküsünü anlatıyor.