1000 TL Üzeri Kitap Alışverişlerinizde Kargo Bedava. Stoktaki Ürünler Aynı Gün Kargoya Verilir
Menü
Giriş
Şifremi Unuttum
Sepetim
Filtre
Kategoriler
Seçilen Filtreler
{{ SELECTED.TEXT }} ×
{{ FILTERS.VARIANTS.TYPE1_NAME }}
{{ FILTERS.VARIANTS.TYPE2_NAME }}
Marka
Model
{{ FILTER.NAME }}
Fiyat
Toplam 1 ürün bulunmaktadır.

Tarık Buğra Kimdir?

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının en tanınmış yazarlarından olan Tarık Buğra, 2 Eylül 1918 yılında Akşehir’de doğmuştur. Gazeteci, roman, oyun, hikaye ve fıkra yazarıdır. Çok yönlü olması ile ünlenen Tarık Buğra 1991 yılında Devlet Sanatçısı unvanı almıştır.

Liseye kadar olan öğrenimini Akşehir’de gerçekleştiren yazar, liseyi İstanbul Lisesi’nde yatılı olarak okumuştur. Yazar olmaya lise yıllarında karar vermiş 1936 yılında liseden mezun olmuştur. Üniversite okuması biraz karmaşık olan yazar ilk önce İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine kaydolmuş, iki yıl sonra bu bölümü bırakarak Hukuk Fakültesi’ne geçiş yapmıştır. Burada da çok durmayan yazar daha Edebiyat Fakültesi’ne geçmiş ancak mezun olamadan üniversiteden ayrılmıştır.

Gazetecilik yapmaya Akşehir’de başlayan Buğra, babası ile birlikte 1947 yılında ‘Nasreddin Hoca’ gazetesini çıkarmıştır. Daha sonra Vatan, Milliyet, Yenigün ve Yeni İstanbul gazetelerinde yazmıştır. Bazılarında yazı işleri müdürlüğü de yapan yazar 1976 yılında bu görevlerini bırakarak kendini tamamen edebiyata vermiştir.

Tarık Buğra bir iddiaya girmiş ve 3 saatte ‘Oğlumuz’ adlı hikayeyi yazmıştır. Bu hikayeyi 1948 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nin açtığı yarışmaya göndermiş ve burada ikinci olmuştur. İsmi bu şekilde duyulmaya başlamıştır.

Yazar ‘Osmancık’ romanıyla 1985 yılında Milli Kültür Vakfı edebiyat ödülünü almıştır. 1989 yılında ‘Yağmur’u Beklerken’ romanı ile Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü’nü almıştır.

Tarık Buğra 1993 yılında rahatsızlanmış ve bu rahatsızlığı neticesinde kanser teşhisi konulmuştur. Tedavi için gittiği Çapa Tıp Fakültesi’nde 26 Şubat 1994 yılında hayata gözlerini yummuştur. Mezarı Karacaahmet Mezarlığı’ndadır.

İstanbul Pendik’te bir liseye ‘Tarık Buğra’ ismi verilmiştir. Akşehir Merkez Ortaokulu’nın adı ‘Akşehir Tarık Buğra İlköğretim Okulu’ olarak değiştirilmiştir. Akşehir’e 2004 yılında yazarın heykeli dikilmiştir. Bununla birlikte Ankara’da da Milli Kütüphane’nin önünde yazarın heykeli bulunmaktadır.

Tarık Buğra’nın kızının adı Ayşe Buğra’dır. Ayşe Buğra tarihçidir ve iş insanı Osman Kavala ile evlidir.

Tarık Buğra Edebi Kişiliği Nasıldır?

Tarık Buğra yayın hayatına yirmi iki yaşında ‘Yarınların Romanı’ ile başlamıştır ve roman, fıkra, tiyatro ve hikaye türünde eserler vermiştir. İlerleyen yıllarda romana diğer türlerden daha fazla önem veren yazar yazdığı eserlerde toplumsal çatışmaları psikolojik yönden değerlendirir ve toplum gerçekliğinin karşısına sanatın gerçekliğini çıkarır.

Sanatın insanı yüceltmesi gerektiğini düşünen Tarık Buğra, yazdığı hikaye ve romanlarda toplumun tarihini, ortak değer yargılarını ve sorunları işlemiştir.

Anlatım tarzı olarak şiirli bir anlatımı benimseyen yazar, ele aldığı konuları soyut derinliğe inerek anlatır ve eserlerinde şive, taklit, gelip geçici dil görüntülerinden kaçınır.

Tarık Buğra’nın tanınmasını sağlayan eseri, Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu insanının hayatını anlatan ‘Küçük Ağa’dır.

 

Tarık Buğra Eserleri Nelerdir?

Ünlü yazar Tarık Buğra sadece roman türünde eser vermemiş, birçok farklı alanda özgün eserlere de imza atmıştır. Yazarın roman ve hikaye türü dışındaki eserlerini şu şekilde sıralayabiliriz;

Tarık Buğra tarafından yazılan hikaye türünde eserler;

 

  1. Ayakta Durmak İstiyorum
  2. Akümülatörlü Radyo
  3. Yüzlerce Çiçek Birden Açtı (1979)

 

Tarık Buğra tarafından yazılan gezi yazıları türünde eserler;

 

  1. Gagaringrad (1962) (Moskova Notları)

 

Tarık Buğra tarafından yazılan fıkra deneme türünde eserler;

 

  1. Gençlik Türküsü (1964)
  2. Düşman Kazanmak Sanatı (1979)
  3. Politika Dışı (1992)

 

Tarık Buğra Romanları Nelerdir?

Yazarın ünlü olmasını sağlayan eserler genellikle romanlarıdır. Tarık Buğra tarafından yazılan romanlardan birkaçını sizler için sıraladık.

 

  1. Siyah Kehribar (1955)

 

Yazarın ilk romanı Siyah Kehribar’dır.

 

  1. Küçük Ağa (1964)

 

Tarık Buğra’nın tanınmasını sağlayan Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı zamanını anlatmaktadır. Milli mücadeleyi anlatan bu milli romanı büyük bir zevkle okuyacaksınız.

 

  1. Küçük Ağa Ankara’da (1966)
  2. İbişin Rüyası (1970)

 

Tarık Buğra’nın romanlarında kullandığı üslup, dil ve teknik özelliklerini en iyi sergilediği romanıdır. İbiş’in rüyası romanı Devlet Tiyatroları’nda sahnelenmiş, TRT tarafında da dizi filmi yapılmıştır.

 

 

  1. Firavun İmanı (1976)

 

Yazarın bu romanı Çerkez Ethem ve Kuvayı Milliye dönemini anlatmaktadır. Yeni bir devlet nasıl kurulurken, eşsiz yiğitler çıkarcılarla, vurguncularla, üç kağıtçılarla nasıl başa çıkarın hikayesidir. ,

 

  1. Gençliğim Eyvah (1979)

 

Türkiye’ye yerleşen anarşinin, boşa giden gençliklerin hikayesinin yanında Türkiye’nin içinde bulunduğu kaosu anlatan sürükleyici bir roman.

 

  1. Yağmur Beklerken (1981)

 

Serbest Fırka dönemini ele alan yazar, Türkiye’deki kuraklık ve siyaseti bir potada birleştirerek bu konuları bir Anadolu kasabası üzerinden anlatıyor.

 

Tarık Buğra Hikayeleri Nelerdir?

 

Tarık Buğra tarafından yazılan hikayelerle, kendinizi gerçek dünyadan geçmişe götürmeye ne dersiniz?

 

  1. Oğlumuz (1949)
  2. Yarın Diye Bir Şey Yoktur (1952)
  3. İki Uyku Arasında (1954)
  4. Hikayeler (1964)

 

Tarık Buğra Sözleri Nelerdir?

 

Eserlerinde genellikle tarihi konuları işleyen Tarık Buğra tarafından söylenen birbirinden güzel sözleri sizler için derledik. Yazarın en güzel sözlerini şu şekilde sıralayabiliriz.

 

  1. Sevgi, saygı, ferahlık, gayret ve nikbinlik tıpkı bir rüzgar gibi esiyor, çarşıyı, kahveleri, sokakları dolaşıyor, pervaz aralıklarından evlere sızıyordu.
  2. İnsan, içinde bulunduğu ahvali pek bilemez, büyük işlerin içinde insan büyük hatalar yapar.
  3. Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüz, oğul. Hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz. Önce bu yüzden küçülüyor, sonra da dünyayı çok büyük görüyoruz.
  4. Önce hastalığn adını koymalı, başka hastalıkla karıştırmamalı demek istiyorum Hoca Efendi. Yoksa doktor hatası için, hastalığından da tehlikeli olur.
  5. Ölmek istemiyordu. Hele gafillerin, hele hak yolundan sapmışların kurşunu ile ihanetin kurşunu ile asla.
  6. İyi yetişmemiş insanların ülkesinde düzen bir bozuldu mu; mağara devri, taş devri hortluyor. Bu bütün tarih boyunca böyle olmuş, böylece de gidecek.
  7. Düşman bir mi? Sen ona bir daha ekle. Üç mü, beş mi? Sen ona bir de kendini ekle.
  8. Tek tek değil de bir arada susuşun bir başka manası var gibiydi. Belki de dünyanın sonu böyle beklenirdi.
  9. Kabul etmek, her zaman doğru bulmak değildir.
  10. Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür. Hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz. Önce bu yüzden küçülüyor, sonra da dünyayı çok büyük görüyoruz.
  11. Hem hatırlamak, hem de düşünmek mi? Fakat cehennem dedikleri işte bu değilse nedir?
  12. Her şeyi kaybettikten sonra ümidi de kaybedenin karşısına ne ile çıkabilir.
  13. Engel çoktur. Çok olsa da aşılır. Amma bir engel vardır ki, onu aşan görülmemiştir. O engelin adı nefistir. Nefsin eline düşen hiçbir yere varamaz.
  14. Özlenen baharlar vardır. Soyca, sopça, ümmetçe özlenen baharlar.
  15. Sırtına çok, çok ağır bir yük vurmuşlar da; ‘Taşıyabilirim, işte taşıyorum, daha da yükleyin der gibiydi.
  16. En önemli gerçek ve yaşayan tek gerçek geçen günlerdedir.
  17. Doğrular ve doğru yoldakiler artık katlanamayacağı bir hakarettir kendisi için. Artık tek avuntusu ve tek gururu düşmanlıktır, icat ettiği düşmanlardır, bunlara dört elle sarılıyor.
  18. Yüz yüzü, göz gözü göre, sohbet daha bir tatlı olur, daha bir işler.
  19. Ben unutamadıktan sonra elalem unutmuş neye yarar?
  20. Aslını pek anlamıyordu, ama hayatın akıp gittiğini, bu akışın bir şeyler götürüp bir şeyler getirdiğini ve gidenlerin daima iyi daima lüzumlu, gelenlerin de hep kötü, zararlı istenmeyen şeyler olduğunu sağlam biliyordu.
  21. Konuşmak yok, düşünmek, hatta düşünmek bile değil de, hatırlamak ümit etmek, hayal kurmak, ümitsizliklerle ürpermek, can korkusundan donup kalmak vardı.
  22. Sağlığın ve hayatın hastalıktan hatta ölümden beter olduğ haller vardır. Biz işte öyle günler yaşıyoruz.
  23. Harp, insanlardan ayrılamaz dedikleri taraflarından çoğunu silip süpürüp götürmüştü.
  24. Savaşı önce kendi kendimize kazanmak zorundayız.
  25. Bir insan iki yarayı birden zor taşır.
  26. Düşünmek insanın içinde kendine karşı bir düşman daha peydahlaması oluyordu.
  27. Osmanlı ruhu idi bu… Bu mucizeler pınarı idi, bitmez, tükenmez iman, yaratıcılık ve kudret pınarı idi. Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu?
  28. Halden anlamak güç, ne çektiğini ne olduğunu herkes pek merak etmez.
  29. Günler geçer, haftalar, aylar ve yıllar geçer, sonunda da saniyeler geçmez olur da, kafa bir takıldı mı sılaya! Sıcak terletir, soğuk üşütür, humma sayıklatır sıla büyücü gibi çeker. İş yakalanmamakta. Yakalandı mı bu özleyişe bitmiştir artık.
  30. Her şeyi kaybettikten sonra ümidi de kaybedenin karşısına ne ile çıkabilir, zafer için neye güvenilirdi?

 

Tarık Buğra Kitapları Kitap Vadisi’nde!

Tarık Buğra tarafından yazılan kitapları uygun fiyatlarla satın alarak kütüphanenizi zenginleştirmek istiyorsanız, bu eserleri Kitap Vadisi’nden satın alabilirsiniz.

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.