Bir söz bazen, düsünülenin disinda bir anlam kozasi olusturabiliyor ve bu koza, söz ile eylem, eylem ile amaç, amaç ile algilanis arasinda devinerek, kendi kelebegini gün isigina saliveriyordu. Söz kelebeklerinin özgürce uçustugu, insanin dogayla, doganin insanla uyum kurdugu bir yasam biçimi: Bir ütopya! Ütopyamizdan yasamimiza ne tasiyabiliyoruz ki? Yasayabilmeliyiz oysa. Yoksa yazdiklarimiz sulara yazilmis olur. Her sey sulara mi yazildi yoksa? Suretimiz suya yansidiginda bir hosnutluk duyariz, su ile aramizdaki uyumdur sanki bu. Ama nedense buza yazmak, suya yazmak gibi sözleri negatif buluruz. Ayni seyi düsünmek istemiyorum. Öyleyken, bu kitabin adi buradan çekip alindi biraz da.