Özden Günay, bir yandan hayatın içinden,
capcanlı anlara odaklanan, yerel unsurlardan yola çıkarak
çağın karmaşıklaştırdığı insan ilişkileri
üzerine kurduğu öykülerini anlatırken
diğer yandan da sokakta yaşayan evsizlere,
hayvanlara, çocuklara, kadınlara, ağaçlara,
mevsimlere, iklim krizine, doğanın talan edilmesine,
çarpık kentleşmeye dönüyor yüzünü.
Sert ve doğrudan bir dil yerine, sezdirmeler
ve imalarla ilerleyen, yer yer Ege’ye özgü
insani sıcaklıklar yer yer de dikkat çekici
soğukkanlılıklar barındıran bir dili yeğlediği
öykülerinde, adeta, Yaşar Kemal’in
“Bu ülkede dört şey olmayacaksın: kadın, çocuk, ağaç,
sokak hayvanı.” sözünü örneklendiriyor.