Küresellesme, özellikle zengin ülke devletlerinin yerlesmis sosyal güvenlik programlarini sürdürebilme kapasitesini tehdit ediyor. 1945 sonrasi dönemde fabrikalar islerken ve insanlar hayat boyu sürdürecekleri islerde çalisirken, gerek patronlar gerekse refah devletleri cömert bir sosyal güvenlik platformunun olusmasini kabullenmislerdi. Egitim bedavaydi, saglik harcamalarinin çogunu devlet karsiliyordu, emekli maaslari güvenliydi, issizlik sigortasi da iyi isliyordu. Oysa son yirmi yillik dönemde refah devletinin bu saydigimiz kazanimlarinin hepsinin krizde oldugu ileri sürülüyor. Devletler bu garantileri sürdüremeyeceklerini söyleyip her bir harcama kaleminde kisinti yapmaya ugrasiyor. Bu arada, bireylerin karsi karsiya olduklari risklerin arttigi gözlemleniyor. Esnek istihdam hem issizlik oranini ve süresini artiriyor, hem de insanlarin emeklilik maaslarina yaptiklari katkilari azaltiyor. Çalisan insanlar artik ayni iste ömür boyu kalip oradan emekli olacaklarini düsünemiyor. Istihdamin güvensizlesmesi ve eski sektörlerin küresellesme ile tasfiye edilmesi giderek büyüyen bir “yeni yoksulluk“ kategorisini ortaya çikariyor. Elinizdeki kitap, böyle bir ortamda yürütülen güncel sosyal politika tartismalarinin pek çogunun temelindeki kuram ve kavramlari gelistiren veya derinlemesine tartisan, günümüzün klasikleri sayilabilecek metinlerden olusuyor. Bu metinlerin daha önce Türkçe’ye çevrilmemis olmalarinin, Türkiye’deki sosyal politika alanindaki azgelismisligin hem kaniti hem de önemli bir nedeni oldugunu düsünüyoruz. (Arka Kapak)