“Kaldirimda ufak bir çocuk agliyormus. Yoldan geçen bir adam çocuga yaklasmis, neden agladigini sormus. Çocuk:- Sinemaya gitmek için elimde iki tane bes lira vardi. Büyük bir çocuk geldi, elimden zorla bes lirayi aldi, demis. Eliyle de uzaklasmakta olan çocugu göstermis. Adam çocuga sevkatle yaklasarak konusmaya baslamis:-Bagirmadin mi, yardim çagirmadin mi?- Olur mu, bagirdim.- Kimse duymadi mi?- Kimseye sesimi duyuramadim.- Neden daha yüksek sesle bagirmadin? - Sesim daha yüksek çikmiyor, demis ve adama umutla bakmis.Adam gülümseyerek,- O elindeki bes lirayi da bana ver, diyerek çocugun elinden zorla ikinci bes lirayi alip oradan uzaklasmis.“ Alman Lisesi’nin son sinifinda Bertolt Brecht’in bu hikayesini Almanca okudugumda, kelime kelime hepsini anlamis, fakat ne demek istedigine akil sir erdirememistim. Bunu da Almancamin tazeligine vermistim. Sonralari bu hikayenin aci gerçegini anlamaya basladim. Belki günümüzde bu hikayeyi okuyan gençler bile, bunda anlasilmayacak ne var diye dudak bükebilirler. Ne de olsa zaman degisti! ’Her sey mübahtir’ anlayisi kabul görmeye basladi. Iste 19. yy’in basinda, bizde tarikat ehli Mehmed Said Halet Efendi, Fransa’da ise papaz ögretmeni Joseph Fouche böyle davranarak güçlerine güç zenginliklerine zenginlik kattilar. Bu kitapta kahramanlarimizin tarihi hikâyelerini karsilastirmali olarak okuyarak güç ve para için neler yapabildiklerini hayretle göreceksiniz.(Tanitim Bülteninden)