Osmanli tarihinde Seyh Bedreddin kadar ilgi çeken pek az kisi vardir. Nitekim Osmanli dönemi kaynaklari, Seyh Bedreddin hakkinda müspet ya da menfi mutlaka söz söylemislerdir. Bu ilgi, Nazim Hikmet’in Simavna Kadisioglu Seyh Bedreddin Destani adli eseriyle Cumhuriyet döneminde de hiz kazanarak bugüne kadar gelmistir. Kütüphane kayitlarinda yapilan incelemeler, Seyh Bedreddin’in fikih eserleriyle ilgili pek çok istinsah çalismasi yapildigini göstermektedir. Bu durum, bir yandan eserleri hakkinda tahkik çalismasi yapacak olanlara büyük kolayliklar saglarken, diger yandan ölümünden sonraki yillarda da onun eserlerinin muteber sayildiginin bir göstergesi olmaktadir. Öte yandan Seyh Bedreddin’in ictihad-taklit konusunda Hanefî mezhebindeki yerlesik usule muhalif sözler söyledigi görülmektedir. Bu sebeple, Osmanli döneminde telif edilen bazi fikih çalismalarinda onun görüslerinin bir kisminin tenkit edildigi görülmektedir. Bu yönüyle Seyh Bedreddin aykiri bir durus sergilemektedir. Hakkindaki malumatin çoklugu ve daginikligi sebebiyle Seyh Bedreddin ile ilgili bir yargiya varip degerlendirme yapabilmek için genis kapsamli akademik bir arastirma planina ihtiyaç vardir. Bu çalisma, “fakih” Seyh Bedreddin hakkinda gerçeklestirilecegine inanilan planin bir parçasini ve baslangicini olusturmak üzere Letâifü’l-isârât, Câmiu’l-fusûleyn ve et-Teshîl adli fikih eserlerinden hareketle sekil, yöntem ve muhteva bakimindan Seyh Bedreddin’in “fikihçilik” yönünü konu edinmektedir.