Şato, çağdaş insanın, dünyayı kendi içgüdülerinin bir yansıması olarak algılayan yalnızlaşmış insanın dile getirilişidir. Albert Camus Şato’nun kahramanı K., bir gece geç vakitte bir köye gelir. Köy, yanında bulunduğu şatonun malıdır. O nedenle şatodaki dükün izni olmadan kimse köyde kalamamaktadır. K., ölçüm memuru olarak oraya atandığını ileri sürer. Telefonla şatodan izin alınınca köyde kalabilir. Sonraki yedi gün boyunca şatoya yaklaşmaya, orada görevli bir memurla görüşmeye uğraşırsa da tüm çabaları boşunadır. Bir adım dahi ilerleyemez, şatoya yaklaştığını sandığı an, oradan daha da uzaklaştığını görür. Köy halkı tarafından da sürekli yabancılanır, bir türlü onların arasına giremez.