“Benim bütün günahim hakikatin dûs-i sakilini mülevven bir örtü ile örtmemekligimdir. Ne yapayim, elbise giydirerek köseye oturtulmus hakikatten kafam pek anlamiyor. Bence hakikat morgda teshir edilmis bir naas gibi bütün örtü ve elbiselerinden tecrit edilmelidir ki, gözlerim onun illet ve sakametini görebilsin; kambur mudur, topal midir anlayabilsin.”Sözleri ile durdugu noktayi izah eden bir yazarla karsi karsiyayiz. Okuyucularin, bu iki romani -yazarin kendi ifadelerini animsayarak- okumalari salik verilebilir tabii. Hakikati çiplak ve yalin hâliyle tasvire çalistigini söyleyen yazar mazur görülebilir, kendi döneminde elestiri oklarina keyifle maruz kalan S. Enis’in günümüz okurundan isitecegi elestirilerden de memnun kalmayacagini kim iddia edebilir ki?