Birinci Dekor: St.Petersburg. Gelecegin primabalerinasi Nina Ivanovna’nin yildiz olma yolundaki serüveni. Ikinci Dekor: Istanbul’un Yeniköy semtinde bir yali. Semiramis’in basarili bir ressam olmak için babasi Halim Ruhi Bey’e karsi verdigi savasim. Üçüncü Dekor: Garda Gölü – Milano. Genç Marta Montesel’in dünya çapinda bir Soprano olusunun öyküsü. Dördüncü Dekor: Yozgat’in Karakuyu Köyü. Efemine tavirli Haydar ve kuklalari. Daglarin kir çiçegi güzel çoban ve Haydar’in besik kertmesi Sati’nin bez bebekleri. Besinci Dekor: Beyoglu’nun arka sokaklarindan biri olan Haci Hüsrev Sokagi. Sokagin eski Rum evlerinden birinde kesisen yollar, birlesen eller, çikarsiz bir dostlukla kenetlenir. Feridun Ulusoy’un bir Tiyatro Oyunu tadindaki son romani “Sanatçi Kadinlar Pansiyonu”, Sanat’in evrenselligini vurgulayan, ironik, sürükleyici bir yapit. Yazar, en acikli öykülerin bile gülünesi yönlerini bulup çikartirken, tüm yasamlarin her seye karsin yasanmaya deger oldugunu kâh aglatip, kâh gülümseterek düsündüren olaylar cümbüsüyle okurun bellegine naksediyor. Bu çesitliligiyle roman adeta bir Istanbul mozaigi…. Gülbende Kuray Ulusoy