13 Eylül 1922 günü öğle saatlerinde başlayan “Büyük İzmir Yangını” altıncı gününde söner ve ”Akdeniz’in incisi” İzmir biter. Yangın ertesinde İzmir’in çok kültürlü, çok renkli hayatından geriye bir şey kalmaz…
Yangın öncesi zaman, ki Yeni Zaman diye söylenir, dünyanın İzmir’e, İzmir’in dünyaya yürüdüğü zamandır. Her gün, bilemedin gün aşırı İskenderiye’den Marsilya’ya, Beyrut’tan Liverpool’a kadar; Girit’ten Batum’a, Odesa’dan Trabzon’a kadar, çok yolculu, çok yüklü vapurlar kalkar bu İzmir Limanı’ndan…
Gemilerle İzmir’e masallar gelir, İzmir’den gemilerle masallar gider dünyanın bir ucuna…
Yeni Zaman’da İzmir; çok dinli, çok sesli, çok sınıflı, çok dilli ve hatta ortak dilli ve türlü fikirli bir şehirdir. Çok dilli şehri en güzel sabahları anlatır: Bir yandan tahta kepenkleri kancasından indirilirken her dilden selamlar yükselir Çarşı’da:
“Sabah şerifleriniz hayrolsun!”
“Kalimera sas!”
“Pariluys!”
“Şalom!”
Yangınla beraber İzmir’in selamı sabahı söner. Yangın ertesinde İzmir’e masal gelmez, İzmir’den masal gitmez, İzmir masal anlatmaz olur. Masallar yasaklanır, canını kurtaran kaya kovuklarına, taş tanrı dağlarına sığınır saklanır. Sade kaya kovuklarına, taş tanrı mezarlarına kulak verenler duyar olur o masalları, bu “Saklı İzmir Masalları”nı.