“... Cehennemden mi cennetten midir bilinmez ama bu dünyaya ait olmayan acayip görüntüler birer kâbus gibi birbirini izliyordu.”
Japon polisiyesinin kurucusu kabul edilen, ülkenin en meşhur yazarlarından biri olan ve ismini Edgar Allan Poe’nun okunuşundan alan, “Uzakdoğu’nun Poe’su” Edogawa Rampo, Panorama Adası’nın Tuhaf Hikâyesi’nde ütopik bir bakış açısıyla simülasyon ile gerçekliğin arasındaki gittikçe soluklaşan çizgiye odaklanıyor.
Hitomi Hirosuke zorluklar içindeki bir yazardır. Kendisine tıpatıp benzeyen okul arkadaşı Genzaburo Komoda’nın öldüğünü duyunca bir plan yapar ve onun yerini alır. Eline geçen serveti ise hayalindeki cenneti yaratmak, bir adayı eğlence parkı yapmak için kullanır. Panorama Adası ustalıkla tasarlanmış optik illüzyonlarla doludur: Bulutlara yükselen merdivenler, konuşan beyaz kuşlar, günler boyu durmadan eğlenen insanlar... Her şey sürreal ve sürprizlerle doludur. Ancak bu cennet gibi adanın bir cehenneme dönüşmesi uzun sürmeyecektir.