Bu çalışma, Osmanlı-İran sınır bölgelerinin birbiriyle iç içe geçmiş üç hikâyesini anlatıyor: Osmanlı-İran hudut bölgesinin bir sınıra dönüşümü; ortak sınırların iki ülke ilişkilerini İran’daki Kaçar Hanedanlığı süresince (1796-1925) nasıl şekillendirdiği; ve bu süreç boyunca sınır topluluklarının üstlendikleri roller.
Kitap, bu “tarihi” sınırın nasıl olup da 1840’larda büyük güçlerin müdahalesini gerektirecek kadar uluslararası bir soruna dönüştüğü sorusuna da yanıt arıyor.
Ulus-devlet merkezli teleolojileri ve “merkezci paradigmaları sorgulama” amaçlı geniş sınır bölgeleri tarihi alanı içinde kendini konumlandıran Osmanlı-İran Sınır Bölgeleri, ne bir Osmanlı ne de bir İran tarihi olma iddiasında.
Daha ziyade, hudut halklarının, üzerlerine çöken emperyal kültürler tarafından basit bir şekilde sindirilmediğini göstermeye çalışan kitap, uzun 19. yüzyılda Osmanlı-İran sınırının hayli sancılı bir tarihi.