Kabul edin ya da etmeyin, hoşunuza gitsin veya gitmesin, siz bir müzakerecisiniz. Müzakere; sudaki oksijen veya hidrojen gibi olduğundan her yerdedir, ancak doğrudan görünmediği için varlığı hissedilmez. İnsanlar, müzakere ile ilgili hiçbir şey yapmadıklarını düşündükleri zaman bile aslında müzakere yaparlar.
Müzakerecilik mesleğim değil, diyebilirsiniz. Zaten çok az insanın asıl mesleği müzakereciliktir. İşimizdeki ve özel hayatımızdaki insanlarla olan etkileşimlerimizde engellerin büyük bir kısmı; temel, basit ve hayvani bir taleple açıklanabilir: İstemek. Çevremizdeki tüm insanların bu isteklerinden doğan anlaşmazlıklarla kuşatılmışız. Bu anlaşmazlıklarda çekilen ilk silah ise; her zaman dildir.
Bu isteklerle baş etmenin yolu, müzakere olduğu gibi yine başkalarından istediğimizi elde etmenin en önemli aracı da müzakeredir. Müzakere yapmak, cadı kazanına girmek gibidir; bu bir savaştır ve bu savaşta kullanacağınız tek silah vardır, o da yine dildir.
Dilin, kelimelerin esiri olmadan onlara hükmetmenin incelikleri bu kitapta…