İnsanlar genellikle yaşamlarının ikinci bölümünde yazar olurlar çünkü bu bölüm anlatılmayacak kadar sıkıcıdır.
İlk dönemde yüzbaşılıktan emekli olunca ikincisinde generalliğe yükselen bir yazarın kitabı çok satabilir örneğin...
Çocukluğuna, gençliğine gitmeyen bir yazar düşünün..?
Veya "hayran"ları tarafından kaçırılan bir yazar...
Hatta ödül kazanan bir yazar, övgü ve saygı yığınının arasından asıl aradığı bir okur münzeviliği olan bir yazar...
Ama her okurun kaderi, keyifli ve derin bir okuma için seslerin dinmesini beklemektir, sesler kesilmeyince ne yazar okurumuz...
Gece gelen bir telefonla oğlunun varlığının peşine düşen bir kadın mutlaka bir yazarla karşılaşacaktır...
* * *
Bize çok aşina olan bir dünyayı yeniden kurguluyor Nihat Kopuz ama tesellilerinden, kaderciliğinden arındırarak; gerçekliğin katılığı ve acımasızlığına boş verişlerimizi, hoşgörüşlerimizi reddederek insan hallerini yansıtıyor.
Çoğu kez bir duyguya odaklanıyor ve onun saflığını, güzelliğini, biricikliğini öne çıkararak. O duyguya ne denli ihtiyacımız olduğunu keşfettiğimizde de özlemine savruluyoruz