Türk ulusal kimligine iliskin hala süregiden tartismalarin kutuplarinda iki tasavvur duruyor: Vatandaslik esasina dayali anlayis ve etnik-kültürel kimlik esasina dayali anlayis. Ahmet Yildiz’in incelemesi, Türkiye’de milli kimligin insa sürecinde etnik-kültürel kimlik vurgusunun ve tazyikinin en güçlü oldugu evreyi ele aliyor: 1919-1938 Dönemi.
Milli kimligin seküler iddiasi ile onu zimnen - kismen de açikça!- kisitlayan dinsel yükümler arasindaki gerilim bu dönemde belirgindir. Fakat asil belirgin olan, milli kimligin ve vatandasligin etnik yükümleridir. Kitabin önsözünde Ayse Kadioglu’nun belirttigi gibi, bu devrede halk, “hem vatandas hem Türk olmakla vazifelendirilmistir“. Etnisizm, müfredatta ve dil-tarih politikalarinda, Kürt Meselesi’ne ve gayrimüslim azinliklara bakista, iskan ve tehcir uygulamalarinda, asimilasyoncu önlemlerde bütünlüklü ve atak bir tutum olarak kendini gösterir.
Ahmet Yildiz, milli kimligin/vatandasligin etno-seküler çerçevesinin alabildigine daraldigi bu dönemin tarihsel arkaplanini da, Türk milliyetçiliginin Osmanli’nin son evresinden Milli Mücadele’nin “zoraki çogulculuguna“ uzanan olusum dönemine bakarak inceliyor.
Sözkonusu döneme damgasini vuran etnisist milliyetçilik anlayisi, geçici veya tesadüfi midir; yoksa Türkiye’deki resmi milli kimligi alttan alta belirleyen bir süreklililgi var midir? Ahmet Yildiz’in saglam bir teorik zemine, zengin ayrintiya, özenli bir dile dayanan kitabi, bu kritik tartismayi da uyariyor.
(Arka Kapak)