Müslüman kalarak, hatta daha da
İslâmlaşarak Avrupalı veya Batılı olmak… Bu
fikir çağdaş Türk düşüncesinin ve çağdaş
İslâm düşüncesinin en üst başlığı, en kalın
damarı gibi gözüküyor. Belki en büyük iddiası
ve davası aynı zamanda… O şairâne deyişle
“şarkın akl-ı pîrânesiyle garbın bikr-i fikrini
izdivaç ettirmek”.
Hem bir müdafaa ve korunma hem de bir
hamle ve açılma bu… Hâlâ ciddi bir karşılığı
olan kültür-medeniyet ayırımı da gücünü
ve meşruiyetini bir ölçüde bu anlayıştan ve
iddiadan alıyor. (Avrupa Birliği’ne katılma
fikirleri ve medeniyetler çatışması-uzlaşması
söylemlerinde bile bunun tezahürleri var).
Peki bu cazip fikir mümkün mü? İki unsur
arasındaki ilişki farklılık mı benzerlik mi? Bu
asırlık sorular hâlâ felsefî ve fiilî bir problem
olarak önümüzde duruyor. Fakat bunun imkânı
yahut ciddi problemleri üzerinde modernleşme
tarihimiz boyunca yeterince durulmadığını
söyleyebiliriz.
Elinizdeki kitap bu soruların ve muhtemel
cevaplarının peşindeki araştırmalardan
oluşuyor