Ahmet Mithat Efendi ve Behçet Necatigil. Başka yüzyılların büyük isimleri: Biri Tanzimat yıllarının, öteki Cumhuriyet yıllarının çok üretken iki kalemi. Sıfatları yan yana dizildiğinde bile büyük bir entelektüel fotoğraf çıkıyor ortaya: Yazar, şair, gazeteci, yayıncı, öğretmen, tercüman. Bu defa iki “ilk” var: Necatigil tarafından sadeleştirilen ve radyo oyununa aktarılan Müşâhedat ilk kez okuyucuyla buluşuyor. Bu, neresinden bakarsak bakalım heyecan verici bir “keşif”!
“[Necatigil] Değerli dostu Yüksel Pazarkaya'ya yazdığı 20 Mayıs 1976 tarihli bir mektubunda, farklı bir boyutundan söz etmiş bu çalışmaların: ‘Bizim çocuklar büyüdü, yani ev büyüdü. Geldiğinde uzun uzun anlatırım ya, Selma'yı evlendirmenin arefesindeyiz. İki emekli, ana-baba. Bir yanda ödenmesi daha bitmemiş, bonolar. Ne yapabilirdim? Ahmet Mithat Efendi'nin çok eski (yani latin harfleriyle basılmamış,) romanlarına yumuldum. Ek gelir. Haftalık bir iki radyo oyunu uygulaması, en kolay çare! İş iştir, Yüksel'ciğim!' [...] Babam gerek Ahmet Mithat ve eserleri gerekse geçmişin değerlendirilmesi, geçmişle bugün arasındaki bağlantılar konusundaki görüşlerini farklı yerlerde, farklı bağlamlarda dile getirmiş elbette, ama ne iyi ki rahmetli Mustafa Şerif Onaran bir mektup yazarak konuyu topluca değerlendirmesine, dahası ‘içini dökmesi'ne bir imkân yaratmış...”