Aziz'in hayali basit bir hayat, büyük bir sevdaydı. O kadar yüksek bir kalbi vardı ki, sıradan insanlar dünyaya Aziz'in kalbinden bakmaya cesaret edemezdi.
Masturi Kabare’nin, hayalle hayal kırıklığının birlikte sahne aldığı o kabarenin başrolünde üç büyümeyen çocuk vardı. Aziz, Ceylan ve Eren. Aziz’in en büyük tutkusu danstı. Yedikuleli ailesinden gizlediği Zambak Sude kimliğiyle gece kulüplerinde dans ediyordu. Aslında kendisi bir masal kahramanıydı. Bu dünyaya ait olamayacak kadar naif, tutkulu. Yüreği, İstanbul’un yoksul sokaklarına sığmayacak kadar zengin.
Ceylan’a gelince... Ceylan cüretkârdı, deli dolu bir kızdı. Ruhunu saklamak için sürekli kılık değiştiriyordu. Bir gün, Aziz ile Ceylan’ın yolları Elmadağ’da kesişti ve Masturi Kabare perdesini açtı. Eren, Aziz ile Ceylan’ın karşılaşmasının hemen ardından sahnede gözüktü. Üçü de bu aşk karnavalında birer baş oyuncuydu artık. Ancak bu hikâyede onlara mutluluk yazılmamıştı.
Gece âleminin görkemli ışıklarının İstanbul varoşlarına sızışına, zenginlikle fakirliğin birbirine düğümlenerek yarattığı çıkmaza, aşkın mutlak bir düzene yenilişine beraber şahitlik ettiler.
Evi aydınlatan sıcak, sarı bir ışıktı tek hayalleri. Olmadı.