Edebiyatımızda Batılı anlamda gerçekçi ilk romandır. Yaşanılan bir dönemin sosyo kültürel durumu gözler önüne serilir. Romanın kahramanı Ahmet Cemil, okulu bitireceği sırada babasını kaybeder ve kendisiyle annesinden ve kız kardeşinden ibaret olan ailesini geçindirmek zorunda kalır. Bir taraftan bazı kitapları çevirip satar, bir taraftan da özel dersler verir. Bütün bu ıstıraplı hayat şartları arasında, büyük ümitler bağladığı eserini de bitirmeye çalışır. Okuldan mezun olunca gazetelere yazı yazarak hayatını kazanmak istediği için memur olmaz. Eseri basılacak, okunacak, meşhur ve zengin olduktan sonra, okul arkadaşı olan Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’yı isteyecektir. Bu sevdadan ise, kendisinden başka kimsenin haberi yoktur. O güne kadar yaşadıklarını mavi, mehtaplı bir gecede hatırından geçirir. Bütün ümitleri birer birer söner; kız kardeşi birçok dert ve sıkıntıdan sonra ölür, sevgilisi Lamia ise bir başkasıyla nişanlanır. Bu olumsuzluklardan sonra Ahmet Cemil, yazdığı ve bütün ümitlerini bağladığı eserini kendi eliyle yakar ve annesini alarak bir gece İstanbul’dan ayrılır.