Pulitzer ödüllü romancı Marilynne Robinson, Lila’da toplumun dışladığı, hayata karşı korku, şaşkınlık ve merak duyan bir genç kızın hikayesini anlatıyor.
Yapayalnız ve evsiz Lila, yağmurdan kaçmak için küçük bir
kasaba kilisesine sığındığında, hayatını değiştirecek adamla tanışır. Dünya ve varoluş üzerine sohbet ettiği Peder John Ames’in karısı olur ve artık kendini güvende hissettiği bu yeni hayata uyum sağlamaya çalışır.
Lila ihmal edilmiş bir çocukken Doll isimli bir kadın tarafından kurtarılmış ve Büyük Buhran sırasında biraz para kazanabilmek için onunla birlikte kasabadan kasabaya sürüklendiği zorlu bir çocukluk geçirmiştir. Hiçbir yere ait olmadıkları, kıt kanaat geçinebildikleri ve ellerinde avuçlarında birbirlerine duydukları sevgiden başka bir şey olmayan bir hayat kurmuşlardır.
Kimi zaman şiddetin, kimi zaman çaresizliğin hüküm sürdüğü bu hayat her şeye rağmen sevgi ve mutluluk doludur. Lila, Gilead kasabasına geldiğinde, bu tuhaf ailenin zorlu hayatıyla Hıristiyan ahlakını uzlaştırmakta zorlanır.
“National Book” Ödülü finalisti olan Lila varoluşun gizemleri, annelik, birine güvenebilmek ve sevginin aslında ne anlama geldiği hakkında dokunaklı bir roman.