Insani varolusun karanlik taraflarina isik tutuluyor Kürklü Venüs’te. Daha ilk sayfadan itibaren insanin arzulari ve tutkulari, saldirganliga olan içgüdüsel egilimleri didik didik ediliyor. Yerlesik degerleri ve anlamlari sarsan, sinirlari zorlayan kiskirtici bir roman Kürklü Venüs. Içinde sevginin, merhametin, sefkatin, cinselligin oldugu ask da siyasal bir egemenlik oyunundan ibaret: Goethe’nin Ya çekiç olmalisin ya örs lafi hiçbir yere kadin erkek iliskisine uydugu kadar iyi uymuyor, laf arasinda, rüyanda Bayan Venüs de bunu göstermisti sana. Erkegin ihtirasinda kadinin gücü saklidir ve erkek dikkat etmezse kadin bu gücü kullanmasini bilir. Erkegin bir tiran veya kadinin kölesi olmak arasinda bir seçim yapmaktan baska sansi yoktur. Kendisini teslim ettigi anda boyunduruk kafasina geçirilmistir ve kirbaci teninde hissedecektir... Ask insanin tutkularindan, özellikle de egemenlik hirslarindan bagimsiz bir ruh hali degil; hatta efendi ve köle arasindaki kadim iliski aski da belirleyen bir iliski