Haram kelimesi ile ilişkilendirilen bir şeyin çerçevesi, somut engellerle belirlenmek zorunda değildir. Onun sınırları zihinlerde başlar ve birtakım psikolojik sınırlarla çizilir. Böylece kelime ile ilintili olan her şey, profan dünyadan ayrılır ve yanına yaklaşılamaz özel bir varlık veya eylem düzeyine yükseltilir. O şey, bu aşamadan sonra ‘saflık’ veya ‘kirlilik’ bakımından bir yönü haiz ‘dokunulmaz’ bir şeye dönüşür. Bu iki husus ise doğası gereği sınırlamalar getiren zihni tutumlardır. Kirlilik boyutu insan için zararlı olması hasebiyle engeller koyarken, ulvilik boyutu hayati olduğu için bazı kısıtlamalar getirir. Her iki açıdan da haram, muhatabın kendisi ile iletişime geçmesinde çeşitli hususları gerekli kılar. Bu gereklilikler, zamanla yaptırımları olan birtakım toplumsal veya dinî normlara ve yasaklara dönüşür. Tüm bu norm ve yasaklar bir açıdan dinin özünü oluşturur. Bu yönüyle haram, bizzat dinin özüne dair bir kelimedir.
Elinizdeki eser, İslami yasaklı alanın odağında bulunan haram sözcüğünün semantik ağını çözümlemekte ve kelimenin tabusal yasaklar ifade eden bir kavramdan dinî bir kavrama dönüşümünü tasvir etmeye çalışmaktadır.