Kur’ân-ı Kerîm, kıyamete dek yol gösterici vasfını sürdürecek olan, son ilâhî kitaptır. Bu bakımdan, onun doğru anlaşılması çok büyük bir önem arz etmektedir. Ancak onu doğru olarak anlama sorunu geçmişte olduğu gibi bugün de en önemli sorunlardan biri olarak karşımızda durmaktadır. Son zamanlarda, özellikle Batı’da dilbilim ve hermeneutik alanında gerçekleştirilen araştırmalar, anlamanın ne denli karmaşık bir sorun olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir. Dinî metinleri anlama söz konusu olduğunda, sorunun daha da ağırlaşacağı açıktır, çünkü söz konusu metinler ile aramızda anlam değişmelerine yol açan çok uzun bir zaman uçurumu vardır.
Şu halde anlamanın gerçekleşebilmesi için, sözcüklerin, zaman içerisinde uğradıkları anlam değişikliklerini belirlemek gerekir. Burada önemle vurgulanması gereken husus şudur: Kur’an Arap dilinde inmiş ilâhî bir Kitap’tır. Ama hangi Arap dilinde nâzil olmuştur? Hiç kuşkusuz ki, Hz. Peygamber zamanındaki Arap dilinde inmiştir.
Arap dili, sürekli bir değişim içinde olduğuna göre, Kur’an’ı, Hz. Peygamber’in ve onun güzide sahabesinin anladığı gibi anlama imkânımız var mıdır? Hayatî bir önem taşıyan bu soruya verilecek cevap, ne yazık ki, olumsuzdur, çünkü elimizdeki Arapça sözlükler, bu amacı gerçekleştirmekten uzaktır. Üzücü olan, şu ana kadar İslam dünyasında bu boşluğu dolduracak hiçbir çalışmanın yapılamamış olmasıdır. Daha da üzücü olan, birkaç araştırmacı dışında böyle bir sorunun varlığından bile haberdar olunamamasıdır. O halde ülkemizde ve dünyada yeterince bilinmeyen bu konunun bilimsel bir biçimde açıklığa kavuşturulması çok büyük bir önem taşımaktadır