Modern dönemde İslâm dünyasının bir bölümünün handikabına düştüğü yenilmişlik psikolojisi, Müslümanların bir kısmını İslâmî kaynaklara dair şüphe ve redd-i miras duygusuna yöneltmiştir. Ayrıca Müslümanların “içeride çatışan” bir görüntü veriyor olması, söz konusu kamplaşmanın dinî kaynaklardan, özellikle hadislerden kaynaklandığı algısını oluşturmuştur. Ve bu algının bir sonucu olarak tek kapak arasında bulunan Kur’an’ın, çelişkiler yumağı gibi görülen ve ayrışma sebebi olarak sunulan sünnete başvurulmadan tek başına anlaşılması gerektiği dile getirilir olmuştur. Peki hadislerin tefrikanın sebebi olduğu ve bu hadis külliyatı elimizin tersiyle itildiğinde bütün problemlerin çözülüp “vahdetin sağlanacağı” iddiası gerçeği ne kadar yansıtmaktadır? Bu ve buna benzer soruların cevaplarını, anlaşılır ve genele hitap eden bir üslupla bu eserde bulacaksınız. Kur’an’ın tek başına yeterli olacağı düşüncesinin tarihsel arka planını, zaaf noktaları ve çıkmazlarını, bu akımı temsil edenlerin profillerini ve en önemlisi, Kur’an’la sınırlı örnekler üzerinden “Kur’an bize yeter.” iddiasının hakikate ne kadar uyduğunu sorgulama imkânını bulacaksınız.
Menü
Sepete Ekle
