Ortaçağın başlarında Avrupa’daki en büyük şehir Paris, Londra ya da Berlin değil, Bizantium’un başkenti olan Konstantinopolis’ti. Şehrin, ilahî bir şekilde atanmış kutsal bir imparator tarafından kurulduğu; Roma ile Kudüs kadar kutsal olduğu sorgusuz kabul ediliyordu. Bizans imparatorları şehrin etrafında oluşmuş olan bu manevî atmosferi artırmak için ellerinden geleni yaptılar. Konstantinopolis’in ve imparatorluğun bin yıldan fazla bir süre ayakta kalmasında bu efsanenin yeri esastı.
Konstantinopolis: Bizansın Başkenti, bu muhteşem imparatorlukta manevi unsurlar ile siyasi unsurlar, efsane ile gerçek arasında vücut bulan etkileyici ilişkiyi hakkıyla inceleyen ilk tarih kitabıdır. Sonuç ise insanlık tarihinde çok önemli bir yer tutan bir döneme dair hoş bir anlatı ve şehrin parlak dönemine geç kalınmış
bir bakıştır.