İslam düşüncesi, kendisini, bütün düşünce faaliyetleri gibi, esas olarak düşünürleri üzerinden gösterir. İslam düşün-cesi, Müslümanların düşüncesidir, ama aynı zamanda -Müslümanlar insan oldukları için de- insanlık düşüncesidir. İslam düşüncesi, kendi fiilleri ve onların sonuçları karşısında, kendilerine aşkın bir konumda destek olan Ahir Zaman Peygamberine ittiba eden ve bu yolla özgürleşen insanların kaygıları, hatırladıkları ve irtibatlandırdıklarının keyfiyeti ile alakalıdır.
Burada söz konusu olan üç düşünür, farklı dönemlerinde İslam düşüncesinin temsil gücü yüksek misalleri olarak görülebilir. Hasan-ı Basri, henüz düşünce ekollerinin, mezheplerin ve ilimlerin tedvin edilmediği dönemdeki düşün-ceyi temsil ederken, Kadı Abdülcebbar İslam medeniyetinin temel ilimlerinin tedvin sürecinin tamamlandığı ve me-seleleri halletme hususunda makul yolların teşekkül ettiği bir dönemdeki düşüncenin temsil gücü yüksek bir numu-nesidir. Buna karşılık İbn Haldun, düşüncede ekolleşmenin belirli bir birikime ulaştığı ve sorunların çözümünün, daha üst bir bakış şeklini iktiza ettiği bir durumda, metafizik düşüncenin toplum ve medeniyetin sorunlarını kavrama ve halletmede etkin hâle getirilmeye çalışıldığı bir döneme denk düşer ve bu dönemi temsil eder.