“O kadar çirkin ve yassiydi ki, mecbur kaliyor, gözünün ötesiyle bakiyordun soytariya. Zila’daki isik askini falan görmeye basliyordun. Insan askini, muhabbet askini, temas, mesk, hayat, uyku askini falan. Gördüklerini görmeden bakiyordun mecbur, o zaman da Seher’i falan görüyordun; Seher’in rahmindeki Irfan askini, kalbindeki Berna askini, Berna’daki Veysel askini, Veysel’deki Bayram askini, Edip’teki Kenan askini, Hayri’deki Sengül Abla - Yilgör Abi askini, Deccal’daki intikam askini, Ugur’daki Deccal askini, Giyas’taki aci, Beyazit’taki oglan, Ayvaz’daki para, Sermiyan’daki nedâmet askini görüyordun...”Sezgin Kaymaz’in yazarligini fantezi-korku baglaminda, metafizik-paranormal ilgiler isiginda ele alanlar oldu simdiye kadar, onun mizahina tutulanlar, yerliligine dikkat çekenler oldu. Bütün bunlarin içinde, ayni zamanda ask anlatiyor o. Olmadik yerlerden çikan, olmadik yerlerde biten, olmadik asklari…Kisas’ta aslinda en çok kötülügü anlatiyor. En kötüsünden kötülügü… Acimasizligi, nefreti, intikami… Kötülük karsisinda bilenen bir iyiligi, fedakârligi - ve iste aski… “Sevinç Kuslari”nin ilkinde oldugu gibi, yine Deccal’in varligiyla, onun hatiriyla…Envai çesit ürpertinin birbirine karistigi bir roman.