“Babam öldüğünde, koca bir kütüphane yanıp kül olmuştu adeta.”
LAURIE ANDERSON (Ugly one with the jewels’dan)
Bizi bir araya getiren neydi?
Bunu anlamak için zaman geçirdik ve gördük ki yollarımızı birleştiren, hafızaydı. Ben böyle hatırlıyorum.
Zamanda ileri geri volta atarken buluşmuştuk. Birimiz çok ama çok geç kalmıştı, diğeri belki düşündüğünden erken gelmişti. Başka biri kendisini dakik sanıyordu ama dakik olan sadece zamandı. Bu sayede buluştuk.
Yüklüydük. İri, hantal; küçük omuzlarımız için insafsızca ağır yükler.
Biz birer derin kayıttık. Hafızamızı yoklarken, zaten birer hafıza olduğumuzu fark ettik.
Yükümüzü hafifletmeye kalkıştık. Eski fotoğraflara yetişememiş adsız, şekilsiz, kokusuz atalarımızın ta rüyalarımıza kadar gömdüğü, tıka basa doldurduğu binbir kimyevi, uçucu, yamalı, örselenmiş hatırayı ortalığa dökmek, kendi günümüze yer açmak, bunu gerekirse hoyratça yapmak, belki de şimdiden başkalarının aklına yük olmak istedik.
Bizi hatırlamasanız da olur ama hatırladıklarımızı hatırlayın diye yaptık bütün bunları.
“Hatırladıklarımızı hatırlayan birileri olsun” diye.
Bir zamanlar, bunu diyen biri olmuş besbelli.
Ama neden demiş? Bunu hatırlayan yok.
Sıra geldi bunu bulmaya.
Sıra geldi bunu, neden unutmanın ölüm kadar görkemli olduğunu hatırlamaya.
ORHAN CEM ÇETİN