Tolstoy’un yari otobiyografik kitaplarindan biri olan Kazaklar, bir ask hikâyesi oldugu kadar, yazarin hayati boyunca medeniyetle yasayacagi gelgitli iliskinin de öyküsü.
Tolstoy’un 1852’de basladigi ama on yil boyunca tamamlanamayan Kazaklar, genç ve zengin Olenin’in Moskova hayatindan bikarak Rus ordusuna yazilmasi ve Kafkaslar’da ücra bir köye gönderilmesiyle baslar. Burada Kazaklarin ve Çeçenlerin kaba kuvvetine hayran kalir, bir Kazakla sözlü olan Maryana adinda bir kadina âsik olur. Tolstoy’un Kafkaslar’da yirmi bir yasinda genç bir asker olarak deneyimlerini hikâyelestirdigi, Puskin ve Rousseau gibi ustalarina bir selam niteliginde olan bu roman, büyüleyici dogatasvirlerini yazarin sade ama ihtisamli diliyle birlestiriyor.
“Kazaklar’da Tolstoy, sok etkisi yaratan zekâsini sergiliyor. Tolstoy’u okuduktan sonra Rus yazarlarinin derin psikolojik yaklasimindan ders almamiz, yazarlik yeteneklerimizi bu yönde gelistirmemiz gerektigini hissediyorum.”