Farklı bir adım atmaya yeltendiğinizde, kaybolduğunuzu ilk hissettiğiniz an yaşadığınız korkuyu hatırlıyor musunuz?
Anılar, umutlar, hisler ya da insanlar...
Bu öyküler, verdiğimiz kayıpların farkına çok geç vardığımız bir dünyada, saklanmanın ve bulunmanın birbirine karıştığı zamanlarda yazıldı. Geçmişle yüzleşirken aslında hazine dolu bir sandıkla karşı karşıya olduğumuzu anlatmak için yollar arandı.
Kayıpların içindeki umuttan bahsetti yazarlar, bulunmanın değerini anlatmaya çalıştılar.
Kaybolanları ararken, aynı zamanda kendimizle nasıl karşılaştığımızdan bahsettiler. Bıçak sırtı bazı sorularda tıkandılar.
“İlk neyi kaybettik?”
Belki bu sorunun cevabını beraber buluruz.
Kaybolanların büyülü dünyasına hoş geldiniz…