Yaşamın en masum dönemi, çocukluğunda açılan yaralar, geçmeyen yaralardı.
Onların çocukluğuna yaralar açılmıştı, emareler bırakılmıştı ruhlarına.
Onlarla yaşamaya çalıştılar.
Güçlü olmaya çalıştılar.
Canları çok yandı.
Yaşayamadılar.
Düştüler, tekrar ayağa kalktılar.
Çocuklukları geçmişlerinden çığlık attı, onlar susturdular.
Susturmak zorunda kaldılar.
Tüm duygulardan vazgeçtiler.
Ta ki geçmiş karşılarına çıkana kadar.
Uzay ve Efsa Dolunay’ın karşılaşması, bir devrin bitişi, diğerinin başlangıcı gibiydi. Yasaklanan duyguların, kalpte bir bir yeşermeseydi.
Bu yaralarla savaşabilme sanatının hikayesi.
Yalnızlık hiçbir zaman bu kadar keskin olmamıştı, yalnızlığa hiç sığınılmak zorunda kalınmamıştı.
Ama...
"Hiçbir şeyi ve hiç kimsesi olmayan bir kızı, hiçbir şey ve hiç kimse terk edemezdi."