Dönüşüm başlamıştı. Bu, yirmi dört saatlik periyodun bölünme ânıydı. Tüm dünya dönüşmeye başlamıştı. Lao Dao, şehrin dün geceki hâlini düşündü. Hemen gözlerini çöp yığınından kaldırıp dışarıdaki sesleri dinledi dikkatle. Çevresini saran küflü çürümüş çöpler, balığın yağlı tatlı kokusuyla beraber keskin bir koku yayıyordu etrafa. Lao Dao kapıya yaslandı. Demir kapının arkasındaki dünya uyanıyordu.
İlk cadde ışığının sarı huzmesi demir kapıdaki çatlaktan içeri sızıyordu. Lao Dao giderek genişleyen çatlaktan eğilerek dışarı çıktı. Cadde boştu, bina ışıkları katları aydınlatmaya başladı birer birer. Binaların her iki tarafından ek yapılar ortaya çıktı ve bu yapılar parça parça iki yana doğru genişledi. Verandalar bina gövdelerinden sıyrılarak açıldı. Saçaklar dönerek yavaş yavaş yerine yerleşti. Merdivenler aşağı doğru uzanarak genişledi. Kaldırımın üzerindeki siyah küpler ortadan ikiye ayrılarak bir bir yana doğru açıldı ve küplerin içlerindeki dükkân rafları ortaya saçıldı. Dükkân tabelaları küplerin tepesinden yükselerek dükkân koridorlarına bağlandıktan sonra dükkânların koridorlarını oluşturan iki taraftaki plastik tente yukarı doğru genişleyerek kapandı. Caddenin az önceki boşluğu sanki bir hayaldi.
Bu sahne tüm gün Lao Dao'nun kafasında dönüp duracaktı. Kırk sekiz yıldır burada yaşıyordu ve hiç böyle bir şey görmemişti. Günleri kapsülde başlayıp kapsülde sonlanıyor, kirli yemek masasında veya etrafta dolaşıp duran satıcıların bağrışları arasında geçiyordu. İlk kez dünyayı bu kadar berrak görüyordu.
Her sabah uzak bir yerden gözlemleyen biri, kamyon şoförlerinin otoyolda Pekin’in girişinde bekledikleri anki gibi, bütün şehrin katlandığını ve açıldığını görebilirdi.
Hao Jingfang