Beyazlar içinde yerde yatarken onu gördüğümde, aklım çıkacak gibi olmuştu. Ama insanın aklı kolay kolay çıkmıyordu işte. Astronot kılıklı bir adam, yanında alet çantasına benzeyen büyük, siyah bir çantayla karımın yanına çömelmiş, sanki onu tâmir etmeye çalışıyordu. 'Çek ellerini karımın üstünden! Dokunma!' diye bağıramıyordum, olur da tâmir etmeyi becerebilir umuduyla.
Hiyoid kemiği dediği, dil kemiğiydi. Dilin kafatası içinde sabitlenmesini sağlayan, küçük, at nalı şeklindeki kemikti. Dilin kemiği yoktur deyimi büyük bir yalandı yâni, vardı ve tutuluyordu da kırılıyordu da işte.